Dizel partikül filtresi, dizel motorlardaki egzoz gazlarının ayrıştırılmasına hizmet eden bir sistemdir. DPF dizel partikül filtresi kelimesinin kısaltılmış halidir. Fransız literatüründe bu kısaltma FAP olarak ta bilinir.
DPF yanma sonrası ortaya çıkan kurum ve zararlı gazları tutmak için tasarlanmış dizel motorların egzoz sistemlerine entegre bir parçadır. Geleneksel benzinli motorlarda ki katalitik konvertör gibi DPF de yanma sonrası ortaya çıkan zararlı gazların tutulması ve dizel motor emisyonlarının doğaya daha dost bir hale gelmesi için tasarlanmıştır.
Her ne kadar DPF motordan gelen zararlı gaz ve partikülleri %80′e yakın temizleyerek dışarı atsa da bu parça bir zaman sonra tamamen dolar ve gösterge üzerinde bulunan bir uyarıyla sürücüyü ikaz eder. Araç üreticileri bu parçayı belli aralıklarla yüksek sıcaklık üreterek kendisini temizlemesi için tasarlamışlardır ancak, bir süre sonra filtrenin tam dolması ile bu yöntem işe yaramaz haline gelir.
Genel olarak DPF şu nedenlerden dolayı tıkanır;
Filtre tıkandığı zaman egzoz sistemi kendi içinde bir temizleme yapmaya çalışır buna rejenarasyon diyoruz. Rejenarasyon sırasında yüksek ısı ile bu tıkanmasına neden olan parçaların yakılması hedeflenir.
Ancak artık hiç bir şekilde sıcaklık ile de temizleme yapılamadığı zaman (rejenarasyon işe yaramadığı zaman) bu parçanın değiştirilmesi gerekir.
Katalitik kaplı filtre, katkı maddeleri olmadan çalışır ve bunun yerine iki yönlü etkiye sahip bir asil metal içerikli filtre kaplaması kullanır. Sistem, yanma sonucu ortaya çıkan insan sağlığına ve çevreye zararlı partikülleri (kurum, ağır metaller) tutarak atmosfere salmaz, biriktirir. Ancak belirli bir kapasiteye sahip bu filtre zamanla dolar ve bu partiküllerden kurtulması gerekir. Bu işleme rejenerasyon adı verilir.
Pasif rejenerasyonda, katalizatör içinde depolanan kurumun yavaş ve çevre dostu bir şekilde CO2’ye dönüştürülmesi söz konusudur. Bu süreç, egzoz sistemi 350 – 500 °C sıcaklık aralığına ulaştığında ve özel bir tedbir gerektirmeden, çoğunlukla otoyol sürüşleri esnasında sürekli bir şekilde gerçekleştirilir.
Uzun süre düşük hızlarda gerçekleştirilen sürüşlerde ise (örneğin şehir içi trafiğinde) her 1000 ile 1200 kilometrede bir, egzoz gazı sıcaklığın aktif bir şekilde 600 °C değerine arttırılması ek bir filtre rejenerasyonu yapılmasını sağlar. Buna aktif rejenerasyon denilmektedir. Filtre içinde depolanan partiküller bu sıcaklıkta yakılır ve zararsız ya da daha az zararlı gazlar olarak atmosfere salınır.
Soğuk kış günlerinde hemen hemen son model bütün dizel araçlarda DPF mevcut ve 2008’lerde ithal edilen tüm modellerde sıkıntılar artarak devam ediyor. Volvo-Audi-Volkswagen-BMW gibi bir çok araçta sıkıntı yaratıyor. Şehir içi kısa mesafe kullanımlarından dolayı tam olarak yapılamayan rejenerasyonlar sonucu filtre ömrü baya kısalıyor. Yeni nesil dizel araç devleri maalesef ellerini bu yolla da cebimizden çıkartmıyorlar. İmzaladığımız kyoto çevre anlaşması gereği biz de bu tür araçları ithal etmek zorundayız, halbuki aynı araç örneğin bir Audi A6 dizelin Rusya için üretileninde aynı ECU ve donanım olmasına rağmen DPF filtresi-ve ECU de ilgili dpf programı yok..
Neden? çünki sürekli soğuk iklimlerde araç daha 20.000 km yi görmeden DPF sorunları yaşamaya başlayacak ve firma garanti kapsamından ötürü kar edemeyecek – zarar edecektir. Ülkemizde yetkili servisler dahil konuya vakıf yetişmiş personel sayısı az ama DPF li araç sayısı o kadar çok ki konudan bihaber sürücülerimizi maalesef kurbanlık koyun gibi görüyorlar ve direk değiştirme yoluna gidiyorlar..Bu arada maalesef aseton – tiner-basınçlı su ve hatta egzozu yükse dereceli fırına atıp kızartma yoluyla çözüm arayanlarla bile karşılaştık… Ayrıca seramik ekstrüzyondan yerli üretim DPF lerin de fiyatı 1/3 oranında ama senede iki kez 3 kez bunu değiştiren sürücüler ile çook karşılaştık..Aman dikkat edelim..! Aracımızı beyinden bloke edip yollarda kalmayalım